Av. Serin Çiçek Loading Logo

Tasarrfun İptali Hangi Hallderde Söz Konusu Olur?

Tasarrfun İptali Hangi Hallderde Söz Konusu Olur?

Tasarrfun İptali Hangi Hallderde Söz Konusu Olur?

Tasarrufun iptali davası 2007 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu madde 277 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu düzenleme ile kötü niyetli borçlu ve üçüncü şahıslara karşı alacaklıların haklarını korumayı amaçlamıştır.

İİK.m.277 ve devamı maddelerde hangi tasarrufların iptal davasına konu olabileceği ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İlgili maddelerde borçlunun yapmış olduğu tüm tasarrufların iptal davasına konu olmayacağı, ancak belirli şartların varlığı halinde tasarrufların iptalinin söz konusu olabileceği belirtilmiştir.

 

Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için her şeyden önce borçlunun borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğunun geçici ya da kesin aciz vesikası ile tespit edilmesi gerekmektedir. Borçlunun borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğunun tespiti halinde İİK.m.278’de belirtilen ve borçlu tarafından geçmişe doğru iki yıllık süre içinde yapılan karşılıksız kazandırmalar, İİK.m.279’da belirtilen ve acizden önceki bir yıl içinde yapılmış olan tasarruflar ile İİK.m.280’de belirtilen borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yapmış olduğu tüm kazandırmalar bu tasarrufların yapılmasından sonraki beş yıl içinde açılacak dava ile iptal edilebilirler.

 

Kanun koyucu borçlu tarafından yapılmış olan tüm tasarrufların değil ancak belirtilen şartları taşıyan tasarrufların iptal edilebileceği düzenlenmiştir.

 

A- BORÇLUNUN ACİZ HALİNDE OLDUĞU TESPİT EDİLMELİDİR:

 

Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 277. Maddesi gereği dosyaya geçici ya da kesin aciz vesikası sunulmalı ya da borçlunun borcunu ödemede aciz halinde olduğunu gösterir haciz tutanağı ve benzeri başka bir belge de sunulmalıdır.  

Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere aciz belgesi yargılamanın sonunda kadar dosyaya sunulabilirse de tasarrufun iptali dosyasında dava açıldığı sırada borçlunun borcunu ödemede aciz içinde bulunulduğunun tespit edilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Borçlunun borcunu ödemekten aciz halinde bulunduğunun tespiti içinde geçici aciz vesikası niteliğini taşıyan bir haciz tutanağının dosyaya sunulmuş olması gerekmektedir. 2004 Sayılı Sayılı İcra Ve İflas Kanunu madde 277 hükmü gereği iptal davası için geçici ya da kesin aciz vesikasının bulunması gerektiği belirtilmiştir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/2794 E., 2019/10194 K. Sayılı 05.11.2019 Tarihli Kararı;

 

"Somut olayda ... Icra Müdürlügünün 2013/877, ... Icra Müdürlügünün 2015/200, ...3. Icra Müdürlüğünün  2013/38, ...9. Icra Müdürlügünün 2012/8884, ...3. Icra Müdürlügünün 2013/472, ...3. Icra Müdürlüğünün 2013/846 Sayılı dosya üzerinden baslatılan ve KESİNLESEN TAKİPTE KESİN ACİZ VESİKASI DÜZENLENMEDİGİ GİBİ DAVALI BORÇLU ...'NUN BİLİNEN ADRESLERİNDE YAPILMIS, MENKUL HACZİNİN DE BULUNMADIGINA DAİR TUTULAN IIK 105 KAPSAMINDA ACİZ BELGESİ NİTELİGİNDE KABUL EDİLEN HACİZ TUTANAGININ DA DOSYAYA İBRAZ EDİLMEDİĞİ anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda mahkemece aciz vesikası yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin

esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir."

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 5138/9294 K. Sayılı 18.09.2023 Tarihli Kararı;

"Bu tür davaların dinlenmesi için, diğer dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinde olması ve tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- Somut olayda, borçlu hakkında alınmış bir kesin aciz belgesi olmadığı gibi, BORÇLU ADRESİNDE YAPILMIŞ          İİK 'NUN 105.MADDESİ ANLAMINDA ACİZ BELGESİ NİTELİĞİNDE OLAN BİR HACİZ TUTANAĞI DA OLMADIĞINDAN; DAVANIN, ÖN KOŞULUNUN DA BULUNMADIĞI"

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 10794/34 K. Sayılı 08.01.2024 Tarihli Kararı;

"Dava dayanağı takip dosyasında İİK'nun 105 inci maddesinde belirtildiği şekilde BORÇLUNUN ADRESİNDE YAPILMIŞ BİR HACİZ BULUNMADIĞI GİBİ İİK'NUN 143 ÜNCÜ MADDESİNDE BELİRTİLEN ACİZ BELGESİ DE SUNULMADIĞI, BU DURUMDA, DAVALI BORÇLUNUN ACİZ HALİNİN İSPATLANMADIĞI GEREKÇESİYLE DAVANIN ÖN KOŞUL YOKLUĞUNDAN REDDİNE, yapılan yargılama giderlerinin davanın açılmasında haksız olan davacı üzerinde bırakılmasına karar verileceği"

 

Şeklinde olup Yargıtay kararlarında da çok açık bir şekilde belirtildiği üzere  davalı borçlunun haczi kabil başkaca malı bulunmadığının tespit edilmiş olmasının dava şartı olarak ele alınması gerektiği, geçici ya da kesin aciz belgesi ya da  aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının dosyaya sunulmamış olması halinde dava açılması için ön koşulun gerçekleşmemesi nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

 

B- İYİ NİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİYE YAPILAN KAZANDIRMALAR KORUNUR:

 

2004 Sayılı Sayılı İcra Ve İflas Kanunu madde 280 hükmünde de açık bir şekilde belirtildiği üzere borçlu ile ticari faaliyette bulunan üçüncü kişiye yapılan tasarruflar ancak üçüncü kişinin borçlunun borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğunu bilmesi halinde ya da bilmesini gerektiren somut delillerin varlığı halinde iptal edilebilir.

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 13685/11609  K. Sayılı  31.10.2023 Tarihli Kararı;

"Dava konusu taşınmazların borçludan üçüncü kişiye, üçüncü kişiden de dördüncü kişiye BİRBİRİNE YAKIN TARİHLERDE DEVREDİLMESİNİN HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI BİR DURUM OLMADIĞI- Davalı üçüncü kişinin, taşınmazları satın alacak maddi durumu olup olmadığı ile satış bedellerinin ne şekilde ödendiğinin yeterince araştırılmadığı belirtilmişse de, tapu devir senedinde gösterilen satış bedelinin davalı borçluya ödendiğinin resmi devir senediyle ispatlandığı- Satın alacak maddi durumu olmadığının ispatı halinde dahi, bu durumun davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğunu ispata yeterli olmadığı- DAVALI ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN DAVALI BORÇLU İLE YAKIN VE TANIŞIK OLDUĞU YA DA İİK. M. 280/1 GEREĞİNCE BORÇLUNUN MALİ DURUMUNU BİLEBİLECEK ŞAHISLARDAN OLDUĞU İSPAT EDİLEMEDİĞİNDEN, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği"

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 1727/12765  K. Sayılı 28.11.2023 Tarihli Kararı;

"İptali istenen satış işleminin gerçekte 750.000,00 TL bedel ödenerek yapılmış bulunduğunun anlaşıldığı, taşınmazın emsallerine göre nispeten yüksek bedelle de olsa tercih edilme nedeninin davalı alıcıların geçerli özel durumlarından kaynaklı olması karşısında, satışın gerçek bir satış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir yanılgı tespit edilemediği ve AYRICA DAVALI ALICILARIN BORÇLU SATICININ İÇİNDE BULUNDUĞU MALİ DURUMU VE ALACAKLISINI IZRAR KASTIYLA HAREKET ETTİĞİNİ BİLEN VEYA BİLMESİ GEREKEN KİŞİLERDEN OLDUĞU HUSUSUNUN DA DAVACI BANKA TARAFINDAN SOMUT HERHANGİ BİR BİLGİ VE BELGE İLE KANITLANAMAMIŞ BULUNDUĞU GEREKÇESİ İLE "davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddine" dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı"

 

Şeklide olup üçüncü kişinin kötü niyetli olduğunun ispatlanması halinde yapılan tasarrufun iptaline karar verilebileceği belirtilmiştir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/19595 E.,  2018/652  K. Sayılı Kararı;

 

"D.Dava konularından 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu ... tarafından 05.02.2013 tarihinde davalı ...'a satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 75.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 265.000,00 TL olarak belirlemiştir. Taşınmaz üzerinde satış tarihinde 101.413,21 TL'lık İş bankası ipoteği bulunmaktadır. İpotek bedeli tapudaki değere eklendiğinde bedeller arasında bir mislini aşan fark bulunmamaktadır. Davalı ...'ın İİK'nun 278/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu ispatlanmamıştır. Ancak, davalı ... tapuda satış sırasında bildirdiği ... mahallesi ... sokak ... adres ile borçlulardan davalı ...'un adres olarak ... mahallesi ... sokak ... belirtildiğinden, davalı ...'ın belirtilen adreste oturup oturmadığı borçlu ... ile komşuluğu giderecek İİK'nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği veya bilebilecek şahıslardan olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır."

 

 Taşınmaz değerleri de taşınmazların üzerindeki ipotek alacağı, bulundukları yer ve kullanım şekilleri ile birlikte değerlendirilmeli ve borçlunun içinde bulunduğu ekonomik durum hakkında bilgisi olmayan iyi niyetli üçüncü ve dördüncü kişilere yapılan tasarrufların korunması gerekmektedir.

 

 

C- ORTADA GERÇEK BİR ALACAK BULUNMALIDIR:

 

Bazı durumlarda borçlunun kötü niyetli olarak yapmış olduğu tasarrufu iptal etmek istemesi durumu da ortaya çıkabilir. Bu gibi hallerde alacaklı taraf ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve buna dayanılarak ortaya çıkan alacak hakkının gerçekten var olup olmadığının da ayrıca araştırılması gerekmektedir.

 

Özellikle de alacağın kaynağının kambiyo senetleri olması ve alacağı gösterir başkaca delilin bulunmaması halinde bu durumun özellikle incelenmesi gerekmektedir. Alacaklı tarafın sadece bonodan kaynaklı olarak alacaklı olduğu iddiasıyla açmış olduğu tasarrufun iptali davasında senetle ispat kuralından ayrık olarak hakimin delilleri serbestçe değerlendirerek alacağın gerçek bir alacak olup olmadığının tespiti gerekmektedir.

 

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 3924/10379 K. Sayılı 23/102003 Tarihli Kararı;

 

“Sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklının takip borçlusundan alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. BONO BAŞKA DELİLLERLE DOĞRULANMADIĞI SÜRECE ALACAĞIN VARLIĞI İÇİN TEK BAŞINA YETERLİ BİR DELİL NİTELİĞİNDE DEĞİLDİR. Taraflardan bu yönde delilleri sorulup, toplanan deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönlerin gözetilmemesi isabetsiz olup, hükmün bozulması gerekmiştir”

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/(23)6-52 E. Ve 2022/1141 K. Sayılı Kararı;

 

"44. Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; asıl ve birleşen Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/264 E. sayılı davasında, davacılar Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2008/12.94 E. sayılı icra dosyasında TARAFLAR ARASINDAKİ İLİŞKİNİN MUVAZAALI OLDUĞUNU, İCRA TAKİBİNE DAYANAK YAPILAN BONONUN, ALACAĞIN VARLIĞINI KANITLAMAYA YETERLİ OLMADIĞINI İDDİA ETMİŞLERDİR. DAVALININ ALACAĞININ BONOYA DAYALI OLMASI, ALACAĞIN GERÇEK OLDUĞUNUN KABULÜNE YETERLİ DEĞİLDİR. DAVALI ALACAKLI, BONONUN DÜZENLENME NEDENİNİ AÇIKLAMAK, BU NEDENE GÖRE ESAS İLİŞKİYİ KANITLAMAK DURUMUNDADIR. DAVA DIŞI BORÇLU İLE DAVALI ALACAKLININ HARİCEN HER ZAMAN İÇİN BİR SENET DÜZENLEMESİ MÜMKÜN OLUP, DAVACIYA KARŞI BU SENETLERİN YETERLİ DELİL OLARAK KABULÜNDEN SÖZ EDİLEMEZ."

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  19.09.2012, 3–101/597

 

“..DAVALI ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN ALACAĞIN GERÇEK OLMADIĞI İDDİASININ AKSİNİ DAVACI ALACAKLININ İSPATLAMASI GEREKİR, bu halde davalı borçlu böyle bir iddia üzerine kendisini yeterince savunmayabilir. Bu nedenlerle, tasarrufun iptali davalarından üçüncü kişinin alacağın gerçek olmadığı yönündeki iddiası açısından, yargılama sonunda verilen karar için kesin hüküm niteliği taşıdığından söz edilemez. "

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 1158/1733 K. Sayılı 26/05/2021 Tarihli Kararı;

 

 “Davalı üçüncü kişinin “takip dayanağı bonoyu alacaklı ile borçlunun anlaşarak düzenlendiği” iddiası üzerine, davacı-alacaklının beyanından, ‘alacağın gerçek bir alacak olmadığı’nın tespiti halinde, ‘tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine ve davalılar lehine maktu vekalet ücretine karar verilmesi’ gerektiğini”

 

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 10/06/2003 K. Sayılı 10/06/2003 Tarihli Kararı;

 

“(B)orçlu ile doğrudan ya da dolaylı olarak tasarrufta bulunan üçüncü şahıs, alacaklı ile borçlunun danışıklı olarak borçluyu borçlandırıcı işlem yaptıklarını ve yapılan tasarrufun iptalini bu danışıklı borçlandırıcı işlemle sağlamak ve kendisini zararlandırmak istediklerini savunma yoluyla ileri sürebilir. Çünkü, bunda hukuki yararı vardır… Oysa, vadesinden sonraki tarihte ve 2000 yılında tanzim olunduğu halde, tasarruflardan önce alacak doğmuş gibi düzenleme tarihi olarak 1.6.1997 tarihinin bono üzerine yazılması ve bu sebeple TTK:nun 688. maddesinde öngörülen zorunlu unsurları taşımadığı ve dolayısıyla “bono” sayılmadığı halde, icra takibinin başlatıldığı günü borçlunun ödeme emrini icra müdürlüğünde aldığı ve icra takibine de itirazda bulunmayıp hakkındaki takibi kesinleştirdiği olguları değerlendirildiğinde, davalılar Ş. ve S.’nin icra takibine dayanak alınan senedin “tasarrufları iptal ettirmek için tasarruflardan sonra davacı ile borçlu E. Arasında danışıklı olarak düzenlenmiş olduğu” yönündeki savunmalarının doğru olduğu sonucuna varılmaktadır. Belirtilen bu hususlar gözetilmeden, davanın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir”

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 7423/5597 K. Sayılı 07/05/2019 Tarihli Kararı;

 

 “Tasarrufun iptaline ilişkin davasında tacir olan davalı alacaklı ve borçlunun ticari defterleri üzerinde konuşan uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak takip konusu bonoya dayalı bir alacağın gerçekte var olup olmadığının tespiti gerektiğini"

 

Alacaklı tarafından başlatılmış olan icra takibinin kesinleşmiş olması tek başına alacağın gerçek bir alacak olduğunu ispatlamamaktadır. Doktrinde de belirtildiği üzere alacaklının icra takibini kesinleştirmesi ya da dosyaya aciz belgesi sunmuş olması tek başına yeterli değildir.

Alacaklının alacağının gerçek bir alacak olması iptal davasının dinlenilmesi için ön koşul olarak Yargıtay tarafından kabul edilmiştir. Alacağın muvazaalı olduğu yönündeki iddia mahkeme tarafından öncelikle incelenerek bu konuda bir karar verildikten sonra yargılamaya devam edilebilecektir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/372 E., 2020/8765 K. Sayılı  Ve  21/12/2021 Tarihli Kararı;

 

“Alacağın gerçek olmadığı özellikle davalı üçüncü kişi tarafından ileri sürülüyorsa mahkeme bu hususta taraflara delilleri sorup ,bildirdikleri delillerini incelemeli, gerekirse onları isticvap etmeli,taraflar tacir ise ticari kayıt ve defterleri sunmalara için süre tanımalı,sunuldukları taktirde bilirkişi incelemesi yoluyla davaya konu alacağın bir dayanağı olup olmadığı,gerçek olup olmadığını taktir etmelidir Alacak gerçek değilse dava ön koşul  yokluğundan reddedilmelidir."

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi  1133/10255 K. Sayılı  Ve  06/11/2019 Tarihli Kararı;

 

“Davacının, alacağın gerçek bir alacak olduğunu ispatlayamadığı ve yapılan bilirkişi incelemesinde de ‘alacak ile ilgili bir hususa rastlanılmadığı’ gerekçesi ile, ‘önşart yokluğundan açılan tasarrufun iptali davasının davanın reddine’ karar verileceğini

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2012/14204 E., 2013/4372 K. Sayılı  Ve  28/03/2013 Tarihli Kararı;

 

"... davacının alacağının dayanağı bononun bu ticari ilişki nedeniyle tanzim edilip edilmediğinin saptanması için ticari defter, belge ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması, gerektiğinde taraflardan bu hususta delillerinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.”

 

Muvazaalı olarak düzenlenen bonolara dayalı bir alacak iddiası söz konusu olduğunda Yargıtay kararlarına göre dava şartı olan alacağın gerçek bir alacak olduğunun alacaklı tarafından ayrıca ispatlanması gerekmektedir.

 

C-2- Alacaklı Tarafın Alacağının Neyden Kaynaklandığını İspatlaması Gerekmektedir:

 

Alacak iddiasının kambiyo senedi ya da adi yazılı sözleşme gibi sonradan ve geçmişe yönelik olarak düzenlenebilir belgeler olması ve bu belgelerin sahteliği iddiası söz konusu olduğu vakit alacaklı tarafın alacağın kaynağını ayrıca ispatlaması gerekmektedir. Bu durumda alacaklı üçüncü kişilere karşı borçlu taraf ile aralarındaki alacak borç ilişkisinin gerçek olduğunu mahkemede ispatlaması gerekmektedir.

 

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 13103/5606 K. Sayılı  Ve  07/05/2019 Tarihli Kararı;

“Tasarrufun iptali davalarının görülebilirlik şartlarından birisinin de  gerçek bir alacağın varlığı (tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması) olduğunu Gerçek bir borç yoksa alacak da söz konusu olamayacağından iptal davasının dinlenmesinin mümkün olmayacağını- Davalılar alacaklı davacının alacağının gerçek olmadığını savunmuş, yargılama boyunca davacı alacaklı alacağın dayanağı konusunda bir açıklama yapılmamış ve davalı üçüncü kişinin tanığı aynı zamanda borçlu şirket ortağı ifadesinde “kendisinin ve kardeşinin borçlu şirket ortağı oldukları, üçüncü kişinin öz yeğenleri olduğunu, dava konusu kağıt fabrikası binasını sattıklarını ve başka bir yere taşındıklarını, ancak satılan yerin daha sonra kıymetlendiğini, davacıya bildiği kadarı ile borcu olmadığı” yönündeki beyanı karşısında davanın reddine ilişkin mahkeme kararının yerinde olduğunu"

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 3921/11416 K. Sayılı  Ve  03/12/2019 Tarihli Kararı;

 “Tasarrufun iptali davasında, davalı-üçüncü kişinin, “davacının alacağının gerçek olmadığını” ileri sürmesi halinde, mahkemece davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında gerçek bir alacak borç ilişkisinin olup olmadığının incelenmesi gerektiğini- DAVACI ALACAKLININ ‘ALACAĞININ GERÇEK BİR ALACAĞA DA YANDIĞINI VE BU NEDENLE TARAF SIFATINA SAHİP OLDUĞUNU İSPATLAMASI GEREKTİĞİNİ TARAFLARIN, KENDİLERİNİN VEYA KARŞI TARAFIN DELİL OLARAK DAYANDIKLARI VE ELLERİNDE BULUNAN TÜM BELGELERİ MAHKEMEYE İBRAZ ETMEK ZORUNDA OLDUĞU, belgeyi ibraz etmesine karar verilen tarafın, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmemesi ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermemesi ya da belgenin elinde bulunduğunu inkar etmesi ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmemesi, halinde, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanının kabul edileceğini; bu hususun, mahkemece, davalı borçluya HMK mad 220/3 uyarınca ihtar edilmesi ve davalının defterlerini ibraz etmemesi halinde yine bu maddeye göre bir değerlendirme yapması gerektiğini”

 

Yargıtay'ın yukarıda belirtilen kararında da ortaya konulduğu üzere alacaklının alacağının gerçek bir alacak olduğunu gösterir belgeleri dosyaya sunması gerekmekte olup sadece dosyaya sunulan senetler üzerinden alacağın gerçek bir alacak olduğu yönündeki iddia ispata yeterli değildir.

Happencode